Eski Yunan’da kütüphane, kapı girişinin üzerinde yazılı olan ‘’İnsan ruhunun iyileştirildiği yer’’ olarak tanımlanmıştır. Kitaplar yolu ile uygulanan bir terapi biçimi olan bibliyoterapi, doğru zamanda, doğru kişi ile, doğru kitabı bir araya getirmek olarak da açıklanabilir. Kitaplardan ruhsal danışma aşamasında faydalanmak oldukça eski bir zamana dayanmaktadır. Terapi aşamasında olan kişinin, bireysel problemleri ile bağlantılı bir hikayeye ait eseri, psikolog kişiye evde okuması için ödev verir. Bir sonraki seansta da kişinin hikayede farkına vardığı, karakterin mücadele etme biçimleri tartışılır. Böylece; kişi bu problemleri yaşamış olan ilk ve tek kişi olmadığını ve çeşitli çözüm yollarının bulunduğunu fark eder.
Belirli literatür parçalarını okumak ve bir terapistle (veya bir grup terapisi ortamında) bunlar hakkında konuşmanın, hastaların kendi bakış açıları dışındaki bakış açılarını anlamalarına, zor bir geçmişi veya üzücü semptomları anlamlandırmalarına veya umut, memnuniyet ve empati duygularını deneyimlemelerine yardımcı olduğu düşünülmektedir. Daha genel olarak, okumanın aynı zamanda benlik saygısını, öz farkındalığı ve öz yeterlik duygularını geliştirdiği düşünülmektedir.